top of page
Bahar Konur 2018 Ekim

                     Unuttuğunu Hatırla ki  Kainatın Dili Çözülsün

                                                                                         

 “Yunus sen bu dünyaya niye geldin

                                                                                                                     Gece gündüz Hakk’ı zikretsin dilin..

 

‘İnsan’ kelimesinin  “unutmak”  yani ‘nisyan’dan türetildiği de varsayılırır. Bu mana bizi nereye götürür peki? Demek ki bilmek olan bir meselede insan nisyana düşebiliyor. Evet, insanın ilk bilgisi ruhlar âleminden gelen “Rabb” bilgisidir.  İslam insanın fıtrat üzere yaratıldığını söylerken işte bu asli bilgiye sahip olarak dünyaya geldiğini söylüyor.  Yaratıcısını bilmek ünsiyet sağlıyor, hem kendine hem de çevresine. Tevhid ilkesi ile bu bilgi unutulmaktan muhafaza ediliyor.

İnsanın edindiği bu ezeli bilgi ruhlar âleminden bedene bürünüp yeryüzüne gelince unutulma tehlikesi baş gösterdi. Bu da yalnızlık, yani yabancılık yani vahşet sorunun temelini oluşturdu. Hatırlamak ve devam ettirmek insan olma ve insan kalmanının biricik meselesi oldu.

İnsan yeryüzüne gelerek bu ezeli bilgiyi unutmuştur. Kendi anlamını bulması da bu hatırlamaya bağlıdır. O bilgiyi burada hatırlayacak, aslını ve özünü bulacaktır.

Kur’an– ı Kerim’de unutmanın ilkin insanda olması vurgusu vardır “Onlar Allah’ı unuttu sonra da Allah onlara kendilerini unutturdu” Rabbini burada yani hayatında unutarak hatanın büyüğünü yapıyor insan. Çünkü Yaratıcı ve O’na olan bağlılığını ve görevini inkâr etmek anlamına gelen bu ezeli bilgi ihtiva ettiği varlığın anlamını ve dilini de hatırlamamak anlamına geliyor artık. Yani Allah’ı unutmakla insan yeryüzünde bir yabancıya; her şey de düşmana dönüşüyor.

Rabb’le irtibatın zayıflığı ve sonunda tamamen kopması insanı kendine de yabancılaştırmaktadır. ‘İnsan nedir?’ ve ‘Ne değildir?’ sorusu aldığımız nefes kadar önemli. Hayat ve ötesinin izahını yapan, amaç ve kurallar geliştiren, ahlak ve erdeme şekil verendir. Bu iki âlem arasını bulma gerilimi varoluş sancımızdır.

İnsanın beden evindeki bu yolculuğu marifetle başlayıp marifetle biten bir yolculıktur aslında. Zikir emrinin üç yüze yakın yerde geçtiğini düşünürsek “bil” denmeyip “hatırla” emri bu hakikate işaret etmez mi?

  Hatırlatıcılar ..

İnsana Mevlasını hatırlatan aslında çok fazla şey varken unutmak başlı başına bir gaflettir.

Kâinat ve âlemdeki düzen birer hatırlatıcıdır. Gönderilmiş Resuller ve kitaplar hatırlatıcıdır. Bazen nimet bazen de kederler yine insanın iç dünyasına yönelip o saklı hazineye işaret eden hatırlatıcılar olabilir.

Bir de insan – ı kâmiller vardır. Görüldüğünde insana Allah’ı hatırlatan dost ehli kimseler… Önce Rabbi ile ünsiyet kurmuş sonra kendi ile olan kavgası bitmiş, nihayetinde âlemle barışmış kimseler... Muhyiddin Arabî Hazretleri (ra.)  şöyle anlatır:

"Gençlik yıllarımda dolaşmak için ormana gitmiştik. Etrafımızdaki vahşi hayvanların bizi görünce kaçıştıklarına şahit olduk fakat bunu yadırgamadık: 'Vahşi hayvandı, bizden kaçması normaldir' dedik. Daha sonra kendimi murakabe ettiğimde, esas vahşetin benim içimde olduğunu gördüm. Aradan bir zaman geçince içimdeki vahşeti (yabaniliği) tedavi ettim, sonra ormana gittiğimde hayvanların etrafımızda gezinebildiklerini gördüm.”

Modern çağın  düşüncesi insanın doğa karşısında zaferinden bahseder.Ona boyun eğdirebilme kapasitesinden..Bu kavga , savaş  ile tabiatı ne hale getirdiğimiz malumdur. Varlıkla bir olmanın huzur ve neşesi bu çağın insanın mahrumiyetidir.

Yalnızlık düşüncesi  beşer  için tahripkar olmuştur . İçindeki vahşeti ,yalnızlığı gidermek için sunulan çare ise , almak ve satmak ,daha çok kazanmak ve harcamak diye özetleyebileceğimiz materyalist bir bakış açısı..Tatmin  ve mutlu olmak için güce paraya, mevkiye,şöhrete vs yaslanmak.Varolduğunu duyumsayabilmek için  uzun ihityaçlar listesi ile yaşamak ..

 Nieztche nin “tanrı öldü” diye tarifi  ile kendini Yaratıcı dan bağımsız ama egosuna mahkumolan modern insan aklını kutsayıp, kutsalı dışlarken kendine yeni putlar edindi.Bu canlı – cansıza herşeye sadece fayda gözüyle bakan bir zihniyettir ki , hem kendi hemde diğer varlıklardaki “öz”e yabancı kaldı.

   Tanrıdan ve kutsaldan bağımsızlığını kazandığını sanan insanoğlunu  aslında ufuk daralması yaşamıştır.Zikrin olmadığı yani Allah’ın hatırlanmadığı hayat ve akıl donması yani  mana boyutunun olmaması sanattan siyasete ekonomiden hukuka ,fertten cemiyet hayatına kadar sığlaşma ve netice de bugünün  mevcut sorunlarının temeli ve kaynağı olmuştur.

bottom of page