Dinler Arası Bir Bakış Açısı: Ölüm ve Yas
Çok belgesel kültürüm yok , merak ettiklerimi hızlıca seyredip geçiyorum.Geçen izlediğim belgesel de konunun çeşitliliği bakımından enteresandı diyebilirim.İnancın Hikayesi: Tanrı’nın ötesinde ne var ? idi adı.İzlediğimde ilk aklıma gelen suya sabuna dokunmayalım fikrinin temel alınmış olmasından kaynaklı bir hak din vurgusu içermediğiydi.Katalog gibi düşünün.Birçok dinde belirlenmiş bir konu nasıl geçiyor,nasıl yaşanıyor bunu sunuyor seyirciye.
İslam nasıl gösterildi acaba düşüncesiyle tüm bölümleri seyrettim ve diyebilirim ki evet bir önyargı ve antipati oluşturacak şekilde yer verilmemiş , bu beni rahatlattı.
İlk bölümü Ölüm üzerineydi.
Mısır da ki Unas tapınağında yer alan mezar odalarında bir çok tılsım bulunuyor.Eski Mısırlılar’ın inancına göre , Unas’ın ruhu her gece yazılı tılsımları kullanarak ruhani savaşlara giriyordu ve bu savaşlarda muzaffer olursa güneşin doğacağına,ekinlerin büyüyeceğine ve yağmurların yağacağına inanılıyordu.Yani Kral Unas öyle büyük bir ‘adam’dı ki öldükten sonra bile halkı için savaşıyordu ve Mısırlılar hergün doğan güneş için , büyüyen ekinler için ve yağmurlar için ona teşekkür etmeliydiler,asla unutmamalıydılar.
Unutulmama ve sonsuza kadar yaşama fikrinden dolayı , bir başka kral olan Ramses de adını çok derinlere oydurdu.Ona göre adı silinmezse kendi de sonsuza kadar yaşayacaktı.Ölümün arkasındaki tek arzu hatırlanmaktır.Bu yüzden insanlar sanal ortamda çokca yer almaya ve beğenilmeye çalışmaktadır.Çünkü birşey sanal ortamda ne kadar çoksa o kadar gerçek olduğu düşünülür.Ayrıca internette yer alan birşey bir daha asla silinemez,siz silseniz bile veri tabanlarında yer almaya devam eder.
Bir diğer inanış ise Meksika ‘da halen günümüzde de devam ettirilen Ölüler Günü.Herkes ölen akrabasının başına gidiyor,şarkılar söylüyor,yemek pişiriyor hatta pişirdikleri yemekleri de mezarları başında bırakıyorlar ki , herkes gittikten sonra ölüler de yesin.Mezarlarından cesetleri çıkartıp mahallede bir iki tur attırdıktan sonra yerine koyan da var.Ölüye eziyetin sınırları yok yani.
Hinduizm ve Budizm de ise reankarnasyon inancı olduğu için durum hepten karışık.Sayısını rahiplerinin bile kestiremediği kadar çok Tanrıları var.Onlar da Sokaklarda ölüyü birkaç kez tur attırıyorlar.Son durak ise Ganj Nehrinin kenarında bir nevi krematoryuma çevrilen küçük bir kısımda yakılmak.Yakıldıktan sonra da küller muhtemelen nehre saçılıyor.Ama inançlarına göre binbir ritüelle gömdükleri kişi bu kadar uğraşa rağmen ebediyen bu dünyadan ayrılmamış bile olabilir.Belki bir köpek belki bir inek belki de bir kaplumbağa olarak bu dünyaya her an geri gelebilir !
Neredeyse hemen hemen her dinde ölüm sonrasında bir hayatın var olduğu inancı var,ne kadar sapıtmış olursa olsun, o yada bu şekilde başka bir hayata geçiş var.Çünkü insanın temel ihtiyaçlarından biri bu.Hele ki, adaletsiz yaşayanın..Gerçek adaletin dağıtılacağı o güne inanmak ve o günü beklemek belki de yapabileceği tek şey.
İslam da Ölüm Sadece Bir Başlangıç
Dinimizde ise bu dünya hayatı sadece bir imtihan olarak tanımlanıyor. Asıl önemli olan ise ebedi olana yapılan hazırlık.Allah’ı varoluşun bir başlangıcı olarak görmek,maddiyatın geçiciliğini , manevi birikimlerin ebediyetini bilmek ve ölümün sonsuz bir yaşama geçişte bir başlangıç noktası olduğunu kabul etmek inancın temellerinden.Sonuçta dünyada ki yaşam süremiz sadece bir yolculuktan ibaret.
Ölüm Korkusu ve Korkuyu Yenmek
İstatistiksel araştırmaya dayanan Jong’un 2018 tarihli araştırmasına göre ölüm korkusuyla inanç arasında ciddi bir ilişki var.Bu ilişkiye göre az inanan ve ateistlerde ölüm korkusu çok düşük seviyelerde.Dinine bağlı olup,tüm dini kurallara uygun olarak yaşayan insanlarda da ölüm korkusu aynı seviyede.Ölümden en çok korkanlar ise ,dinine tam anlamıyla bağlı olmayan ve kuralları tam anlamıyla yerine getirmeyenler.Mesela namaz kılmayan ya da arada sırada kılan bir Müslümanı ele alalım.Aslında yapması gerekenleri biliyor ama yapmıyor.Bu yüzden de ölümden daha çok korkuyor.Aslında bir nevi hazırlıksız yakalanmaktan korkuyor.Ama ateistin durumu farklı.O hiçbir şeye inanmadığı için dini bir iddiası da yok.Dinini tamamen yaşayan biri ise yaptığı ibadetler ve dualarla Rabbine sığınarak korkusunu yeniyor. Yani insan dinini ne kadar içselleştirdiyse ölümden de o kadar az korkuyor.