top of page

Rahman Ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla…

 

Kalbesimyaile Şubat sayısı ile yine sizlerle birlikteyiz.

Bu ayki dosya konumuz helal- haram ekseninde Müslüman’ın hayatı.

Konuyu farklı açılardan ele almaya çalışırken, kişi kendisinde tecrübe etmediği hiçbir şeyin hesabını doğru ölçülerle yapamaz diyerek önce iğneyi kendimize sonra çuvaldızı başkasına anlayışıyla çıktık yola.

Dünya üzerinde geçirilen her anın ahirette bir karşılığı olacağı inancına sahip mütedeyyin Müslümanlar olarak ömür hesaplarımızda hep zararda olduğumuzu fark ettik önce. Dünya nimetlerine karşı yaradılışımızdan gelen zaaflarımıza yenildiğimizi ve bunun bedelini de maddi manevi tükenerek ödediğimizi gördük acıyla. Modern dünyanın hengâmesi içinde “Tüketirken Tükenme(k)” nin önüne geçmek için Nebevî tembihleri iyi belleyip, ayet ve hadisleri nefsi isteklerimize göre çekiştirip işimize geldiği gibi değil hakkıyla anlamak ve uygulamak gerektiği sonucuna vardık. Hakiki Müslüman duruşumuzu ancak böyle netleştirebileceğimiz gerçeğiyle birlikte içinde yaşadığımız sistemi ve işleyişi kavramanın, nefsin ve şeytanın hilelerini tanımak açısından da çok önemli olduğunu öğrendik.

 

En büyük sermayemiz olan ömrümüzün en önemli parçalarından biri olan mali gücümüzün, matematiksel hesaplarla değil kalbi hesaplarla kâra döneceğini gördük sonra. Zira kazanca bağlı olarak kullanılan eşyadan, içinde bulunulan mekâna; giyilen kıyafetten toplum içinde elde edilen mevkie kadar hemen her şey kazanca bağlı bir düzenin parçaları olarak çıktı karşımıza. Ve tüm bunlar bizi ya kulluk yolunda ileriye taşıyan vesileler olacaklardı ya da Allah korusun ebedi azabımızın yakıtı. Tüm hesaplarımızı kârdan yana çevirebilenin yolu ise “Kalbin Rüşdü” ünden geçiyordu…

 

Kalplerimizin belirli bir seviyeye ve olgunluğa ermesinin ise belli yolları vardı. Bu yollardan geçip rıza kapısına varanların izlerini takip ederken gördük ki ebediyen iyi olmanın temel şartı helal lokma idi. Hayır ve iyilik ummanın başıydı helal lokma; ilk adımdı, bir temiz başlangıçtı. O, ahiret yurdunun kapısını açandı. Başı hayırlı ve iyi olan her iş gibi hayatımız da ancak böyle başlar ve devam ederse hayırla ve iyiliklerle tamamlanabilirdi. Çünkü temel kaideydi “İyilikler İnsanı Daha İyiye Götürür”…

 

Helal lokma ile çıktığımız hayat yolunda kendimizi kendimizle değerlendirdiğimizi fark ettik sonra. Elin saydığı değil Hakk’ın onayladığıydı değerli olan. Banka hesaplarımızdaki sayılabilir bakiyeler değildi bizi rızaya taşıyan. Nesne sade bir vesileydi. Onu kıymetlendiren ve değerlendiren şükrünü eda edip bereketini istemekti. Bereket nedir, nerededir diye sorarken gördük ki “Biri Bin Yapmanın Adıdır Bereket”  Üstelik sadece malda mülkte değil maddi manevi her işteydi. Berekete ermenin sırrı ise Cenab-ı Hakk tarafından kulların say u gayretine gizlenmişti.

 

 Hakk’ın lütfu ile fark ettiğimiz bunca şeyden sonra bize düşen hesaplarımızı değil hayatlarımızı gözden geçirmekti. Hani son moda telefonlarımızla her anımızı göz önünde bulunduruyoruz ya nispetçilere “Nispet Yapar Gibi” Peki ya ötelerden hayatlarımıza dair alınan anlık görüntü ve paylaşımlarla yüzleştiğimizde… 

 

Bir çare lazımdı bize, bir yol… Yönümüzü hakikate çevirecek, adımlarımızı menzile çıkaracak bir yol… Aklımızda cevap arayan onlarca soruyla vardık Hüdaverdi Hazretlerinin kapısına bir kez daha. Şimdiye kadar olduğu ve bundan sonrasında da olmasını umduğumuz gibi, bizim bir nokta iken çoğalttığımız onlarca sorunun cevabını “İslami Yaşayışta Öz Esaslar” ile usulünce ve üslubunca verirken Efendi Hazretleri, gördük ki yol ne kadar karanlık ve sarp olursa olsun rehber kavi olunca menzile varmak daha kolay.

 

İstedik ki sizlerle de paylaşalım gördüğümüz, öğrendiğimiz; bildim iman ettim dediğimiz ne kadar hakikat varsa. İstedik ki bir küçücük iz düşürelim hayatlarınıza, farklı bir pencere açalım sıradanlaşan, kanıksanan bakış açılarına.

Tesirini Cenâb-ı Mevla’dan umarak muhabbetle istifadenize sunuyoruz.

bottom of page