Hocam Hasan Burkay’ a…
SELÂM
Eğer günlerden bir gün, huzur… Bir lahza durup dinlenirse gönlümde, gözyaşlarımın her
tanesinde bir solgun ışıkla parlayan “tövbe” yüzündedir. Tövbe Yâ Rabbi.
SELÂM
Bugün mutluyum.
Bir gülce tebessüm armağanım olur. İhtar geldi:
“Seni bir anda on, on beş yıl ileri götürmemi istiyorsun.” Hüküm: “Hiç olur mu?”
“Kaldırabilecek misin sanki?” diye sormayacak kadar nazikti fakat vadeden emri verdi: “Çalış!”
Bugün mutluyum…
SELÂM
Uzaklardaydı…
Ve sen, “Neden?” diye soruyordun, “Maddede kaybettiğim an, manada kavuşuyorum, neden?”
“Mesafeler izafidir amma, diyordun, amma… Fakat… Öyle mi, belki…”
Artık sormuyorsun.
Galiba anladın!
SELÂM
Diyorlar ki: “O bir vasıtadır Hak’tan alıp halka verir.”
Vasıtan yedi rengi bin bir renkle kırıp çarpan bir ikindi yağmuru ise, ya Rabb Sen?
Ya Sen nasıl bir Rahmetsin?
SELÂM
Ona sadece, “Baş üzere.” Demedim,
“Gönül içre…” dedim, “Buyurun mekân tutun Efendim.”
Vakit vakit gözlerime bilginin ışığı düşüyorsa, boynum dikse ve avuçlarım yanıyorsa… Teşrif
buyurduğu zamandır.
SELÂM
İnsan yapısı bir sarı gül, ince uzun sapının üzerinde, boynu bükük… Seni beklemekteydi. Aynanın
önüne koydum, çift gül oldu. Aynayı sonsuzla çarptım.
Sonsuz sarı güller… Uzun sapları üstünde boyunları eğik, bekliyorlar.
Ellerinin değdiği an tümü birden canlanıp tek sarı gül olacak.
Emine Işınsu
(Töre Dergisi Mart 1983, Yıl:12, Sayı:142, s.52/ Nisan 1983, Yıl:12, Sayı:143, s.36)
.png)