İpler Kimin Elinde?
Çin’in Wuhan kentinde çıkan (çıkarılan) bir virüsün yol açtığı hastalığın her birerlerimizin hayatını bu kadar kısa sürede ve derinden etkileyebileceğini tahmin edebilir miydik?
Bu salgının neden ve nasıl çıkıp bu kadar hızlı yayıldığı meselesi elbette çok önemli bir konu. Covid 19, seyyar satıcıdan milyarder iş adamlarına kadar her kesimden bireyin yaşantısında gözle görülür etkiler yaptı ve daha da yapacağa benziyor.
Şehirlerde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor, uçaklar havalanmıyor, petrol para etmiyor, hisse senetleri değer kaybediyor ve bir anda milyonlarca insan işsiz kalıyor. Terör örgütlerinin sesi çıkmıyor, televizyon kanalları ise nerdeyse 24 saat korona salgının tehlikesinden bahseden haberler veriyorlar.
Üç ay gibi bir sürede geldiğimiz noktayı kim öngörebilirdi? Çok ilginçtir, hayalet gezgende yaşar gibi sabaha uyanıyoruz.
Bütün yerküre bir bilimkurgu filminin platosuna dönüşürken ve bizler de figüranlar gibiyiz. Her film gibi bu filmde de esas aktörler var. Ömrü hayatımızda hiç görmediğimiz orijinal bir senaryo ile şu an karantina sahnesindeyiz.
Virüsün hızlı bulaşıcı olması, devletleri ve sağlık sistemlerini fena vurmuşa benziyor. Laboratuvarlar harıl harıl aşı ve ilaç geliştirmek için uğraşırken salgının ne zaman ve nerede duracağını ise salgını dünyamıza armağan edenler biliyor.
AB belki tarihinin en fazla ölümlü vakıasını yaşarken ülkeler birbirine sınırlarını kapatıyor. Halktan ve yöneticilerden ve hatta kraliyet ailesinden pek çok kişi hastalığa yakalanmış durumda. Öte yandan ABD’de salgının yeni merkezi olma yolunda hızla ilerliyor. Yani birileri elimiz uzundur diyor sanki.
Global bir plan ve medyanın köpürttüğü korkuyu da arkasına alarak ilerleyen salgının, yeni bir düzen getireceği açıkça dile getiriliyor. Belli ki yaşananlar birileri için yeni düzen kurmak veya şartları zorlamak (için bir fırsat.) Üst akıllar da mevcut durumla bir yerlere mesaj verirken bu durumu fırsata dönüştürme gayretinde olacaklardır. Yani artık korona öncesi ve sonrasından bahsedeceğiz gibi.
Gücü ve parası olan devletlerin diz çöküşünü izliyor veya izlettiriliyoruz. AB üyesi ülkeler birbirlerinin sağlık malzemelerine el koyarak ve sınırlarını kapatarak pamuk ipliğine bağlı bir gelecek görüntüsü vermediler mi? Peki bu AB’nin tekrar revizyonuna mı yoksa ortadan kalkmasına mı bir basamak olacak? Hiçbir uluslararası sorunda birlik sergileyemeyen AB, son vetireye girmiş gibi. Gelişmiş ülkeler zenginliğin acziyetini yaşıyorlar. Para var ama çare değil… Ya ABD? Seçim yılına girerken yeni aksiyonlar beklemek makul gelmiyor mu? Rusya ise petrolün düşüşü ile zor günler geçiriyor.
Belki bu istenilen de bir görüntüydü. Belki de amaç başka birilerini iktidar ve merkeze çekme rolüne ısındırmaktı.
Kıblesi para ve güç olan modern bilim, kapitalistlerin emrinde sahaya indi. Bize gelince ne olup bittiğini anlayana kadar daha çok maske ve kolonya tüketeceğe benziyoruz. Bizler can derdine düşmüşken, Çin mi üretti yoksa ABD mi üretti bu virüsü diye tahmin yürütmeye çalışırken, sanırım emperyalizm yeni bir silahını ve etkisini denemiş oldu. Para ve güç sahipleri bu filmin devamı için gözünü karatmış gibi görünüyor.
2001’de İkiz Kulelere yapılan saldırı sonrasında Arap baharı ile ülkerler işgal edildi ve iktidarlar el değiştirdi. Yayılan korona salgınında da hedeflenenin bu planın son safhası olduğunu öngörmek zor olmasa gerek. Çünkü küresel düzeyde olan her gelişmenin ucu para ve gücün eksen kayması ihtimalidir.
Salgın nasıl mı bitecek? Aşılar ve ilaçlar bulunacak, hasta ve ölüm haberleri daha az ekrana yansıyacak. Biz de durumun normale döndüğünü düşüneceğiz.
Gerçekten, tasmanın ipini kim veya kimler tutuyor?