“ Her mürşide dil verme yolun sarpa uğratır
Mürşid-i kamil olanın gayet yolu asan imiş “
Hayat, zihin ve gerçek arası bir hakikatte yaşanır. Yani zihin, yaşadığımızı bize göre yeni bir yorumla yaşatır. Dolayısıyla hakikatle biz arasında yine “ biz” varız.
Bütün hak tarikatler muhiblerine önce hakikat arama aşkını, sonra onun yolculuğunun aşkını sonra da vuslat sevdasını aşılar. Hakikat ve biz arasında varolan kesretten vahdete insanı yolculuğa çıkarır. Enaniyetin sivriliklerini törpülerken, şeffaflaşan, yumuşayan bir içgörü geliştirir insan... Yol, kemâle yürümek için vardır ki insanın yükü ağır olacak, güzergâhında zaaf ve korkuları baş gösterecek; tereddütler ve yüzleşmeler olacaktır. Böylece her durak imanının tazelendiği yepyeni bir idrak gelişecektir. Başlanılan yere başkalaşmış olarak varılacaktır. Bu yüzden de yola çıkacağı, elini tutacağı rehberin ehliyetinin tam ve güvenin eksiksiz olması gerekir.
İslam’ı anlamak için sadece fikhî, kelâmî vb. temel alınabilir. Ama gönül, irfan boyutunu ihmal edersek çok katı hatta agresif bir şey vazedilebilir. ‘Şey’ diyoruz çünkü İslam’ın o gönülleri fetheden estetik, güzel ahlak ve irfandan yoksun elde kalanı olsa olsa farklı bişeydir. Bugün İslam dünyasının başetmeye çalıştığı iç sorunlarından bir tanesi de işte bu, radikalliğe zemin yapılan eksik ve nakıs yorumlamalardan kaynaklanmaktadır.
Çünkü tasavvuf sade bir duygusal hal değil aynı zamanda irfan denilen bilginin de kaynağını oluşturmaktadır. Yüzyıllar boyunca farklı coğrafyalara ulaşmakta ve İslam’ın kök salmasında onun bu niteliğinin katkısı yadsınamaz.
Hacı Hasan Hüdaverdi Hazretlerini (ks.) anlatabilmek veya anahtar deliğinden gökyüzüne bakmak...
Hasan Hüdaverdi (ra)’ın 21.asrın mümtaz ve çok yönlü bir mürşidi olması O’nu anlamak ve anlatmakta açıkçası seveni olarak bizi zorluyor. Ama bahsedeceğimiz iki vasfın genel bir kanı olacağını umuyorum: Kalbi derinlik ve güzel ahlak...
Kalb âleminin hayret verici özellikleri ile hem nazargâh –ı İlahî hem de insanın Yaradan’a bakan yönü, tekâmülün zembereği…
Kalbi derinliği nasıl farkedersiınız?
Kendisinden çevresindekilere sirayet eden derin bir huzur yayılır. Ve telaşın, hüzünlerin kaybolduğunu daha öncesi hiç tatmadığınız bir kalbi neşe yaşadığınızı duyarsınız. Hz. Muhammedi (sav) derinden sevmeyi ve hürmeti gözlemlersiniz sonra. Şeriat ve hakikatin, tekliğin iki yüzü olduğunu fark edersiniz.
Zarafetin söz ve fiilde çoktan unutulmuş, o ruhunuzu saran nefesini hissedersiniz. Kim olduğunuzun, ne olduğunuzun hiçbir önemi yoktur, şefkatin nisan yağmuruna tutulursunuz… İnsanların ışığa koşan pervaneler gibi O’na yaklaşmaya ve konuşmaya çalıştıklarını görürsünüz
Sözlerini süslemez konuşurken ama aklınızdan da çıkmaz ifadeleri. Bazen yılllar sonra size açılacak mana incileri saçar. Sanki çok ötelere ve ötelerden konuşur gibidir.
Güzel ahlak, uygulamalıdır. Mütebessim çehresi kalbinizi adeta avuçlar. Talebelerini eğitirken, anlayışlarına, seviyelerine göre terbiye uygular. Ama değişmez ölçü şeriattır. Şahsına yapılan kabalıklara son derece müsamahakâr iken, ihlal edilen her İlahî emir Onu rahatsız eder. O zaman işte Hakk için celallenmenin sarsıcı yönünü görebilirsiniz. Heybeti ağız açtırmaz huzurda...
Gönlünüz adeta açık kitaba dönüşür elinde. Ufkunuz gelişir, kabınızın genişlediğini hissedersiniz; sorularınıza dile gelmeden cevaplar bulursunuz. Ama o sorulara sabırla cevap verir yine de.
Hz. Mevlana, “Arkadaşla çıkılmış yolculukta insan yürüdüğünü anlamadan, mesafeleri kısadan geçer, canı sıkılmaz.” der. İşte belki O’nun için söylenecek en özlü ifade bu olurdu. Meselelerde kolayca, muhatabını bilgi yağmuruna tutmadan, akli ve nakli bilgilerin ruhunu verir; iyiyi yapıvermek şevkini yaşarken, öte yandan da suflî şeylerde itici gelmeye başlardı.
Hazret (ks) ile yolunuz kesişmiş olsun veya yıllarca beraber olun manayı ifadede çok kolay anlatıp belletebilir, talipler -anlayış ve sadakatleri nispetinde- nasiplenebilir, herkes özelindeki problemlerine bazen çok ilginç denebilecek yollarla cevap bulabilirdi.
Onun bir gönül mimarı oluşunu ise çevresindeki sevenler halkasının çeşitliliğinden anlamak mümkündü. Farklı sosyo-kültür seviyeden onca insana hitap edebilmek zaten Onu çok özel bir şahsiyet yapıyor. Bu yeknesaklıktan uzak yapı, o halkada olanlar için de merhamet, mahviyyet ve muhabbetin fiili terbiyesine katkı sağlıyor. Kitabî ilim hal ilmine yoldaşlık ediyor böylece.
Dervişlik ulu bir yol…
Dünyasını değiştireli nerdeyse on üç yıl olmasına rağmen eserleri ve hatıralarıyla ortaya koyduğu erkanın kıymetini bilhassa son yaşanan olaylarla daha iyi anlıyoruz. Herşey zıddı ile anlaşılır ilkesi bu konuda da bize ışık tutuyor.
Gönül, ehil terbiyecinin elinde tasfiye olmadan yapılan ameller hastalık üretiyor. Gurur, katı kalplilik ve dünyaperestlik kılık değiştiriyor dini maskeyle dolaşabiliyor. Hırs ve menfaat girmiş bünyeler en büyük ihanetlerin başrolüne geçiveriyor. Ama çok şükür ki, böyle büyüklerin kapısı vesilesi ile Allah dinini muhafaza edicidir.
Kamil insan, mükemmel mürşid, gönüller sultanı, şeriat kalesi, aşkın rehberi Haseneynil Hüdaverdi (Ra)…
Ruhu şad olsun. Özlem ve rahmetle anıyoruz.