top of page

Mirac Kandili

 

       Kameri aylarımızın yedincisi olan Receb-i Şerifin yirmi altısını yirmi yedisine bağlayan gece Mirac gecesidir. Mir’ac , Peygamber s.a.v Efendimize 51 yaşında ve 52 yaşından 8 ay 13 gün almışken Peygamberliğinin 13. Yılında zuhura geldi.Hicret hadisesi bundan bir yıl kadar sonra olmuştur.

        Bir gece Cenab-ı Peygamber s.a.v Efendimiz, amcası Ebu Talib’in kızı Ümmühani’nin evinde iken, biri Cebrail olmak üzere üç melek gelip, kendilerine yaklaştılar. Hiç konuşmadan Zemzem kuyusunun yanına götürüp , sinesini yarıp, güzelce yıkadılar. İman ve hikmet dolu altın bir leğen getirip, sinesine doldurdular. Bundan sonra sevgili Peygamberimiz Burak’a binip, Mescid-i Aksa’ya gitti. Burada Burak’tan indi.Beyt-ul Mukaddes’te bütün peygamber-i izam saf , saf karşı geldiler. Mescid-i Aksa’da cümlesine imam olup,namaz kıldırdı.Sonra semaya çıktı. Ötelere ötelerin de ötesine gitti.Bu yolculukta kendisine kafilerle melekler refakat etti.

 

         İsra Suresi I’de Cenab-ı Halık-ı Zülcelal; ‘’Yüce kudret ve irade sahibi olan Allah-ü Teala kendi kulu Muhammed’i bir gecenin az bir zamanında Mescid-i Haram’dan etrafını mübarek kıldığımızMescid-i Aksaya kadar sefer ettirdi.Bu sefer ona bazı ayetlerimizi ,mu’cizelerimizi göstermek içindi.Şüphesiz ki Allah bu mucizelere inanmayanların inkarını çok iyi işitir, her hareketlerini yakından görür’’buyurmaktadır.

 

       Peygamber-i Hüda s.a.v Efendimiz, Mir’ac şerefine bir değil, müteaddid defalar nail olmuş; her biri ayrı ayrı yerlerde ve ayrı zamanlarda olmuştur. Onların biri hariç hepsi ruhanidir.Şairimiz bu sebeple :

 

Dem-i mir’ac senin için hususi bir tecellidir.

 

Senin her anın bir .mir’ac-ı izzet Ya Resulallah.

 

       Bu mübarek Mir’ac gecesinde vuku bulan mir’ac , hem cismani hem ruhanidir.Ehl-i tasavvufa göre o gece başkaydı. O gece Peygamber-i Hüda s.a.v Arş’a ayak bastığı zaman pabuçlarını çıkarmak istediğinde:

 

-Çıkarma ki Arş ve Kürsi ayaklarının altında şereflensin! İlahi fermanı işitince;

 

-Ya Rab! Kardeşim Musa as.’a ‘’Pabuçlarını çıkar, zira sen mukaddes vadidesin ‘’ demiştin. Sözü üzerine.

 

-Ya ebel Kasım!Bana yaklaş. Sen benim katımda Musa gibi değilsin.Çünkü o kelimim, sen ise benim Habibimsin.Vaktiyle o zatımı görmeyi arzulamıştı ve ben ona habibimden evvel göremezsin demiştim.’’ Karşılığını alan Resül-ü Zişan Efendimiz, , ‘Benimle senin aramızda olan perde kalkmıştır.’ Kelamından sonra ilahi bir ilham ile:

 

-Ettahiyyatü lillahi vesselavatü vettayyibatü yani ‘’Dil ile mal ile yapılan ibadetler Allah içindir’’

 

Allah-ü Teala da:

 

-Esselamu aleyke eyyuhennebiyyu ve rahmetullahi ve berekatühü yani ‘’ Her türlü afetten selam senin üzerine olsun ey Nebi

 

Fahr-i Kainat Ekmelüttahiyyat Efendimiz, ümmetini şefkatli bir anne gibi hatırlayarak:

 

-Esselamu aleyna ve ala ibadillahissalihin yani ‘’ Evet selam üzerimize ve Allah’ın Salih kulları üzerine olsun.’’ Diyerek ilahi nimetten ümmetine büyük bir pay daha ayırmış oldu. Daha sonra Cebrail a.s bulunduğu yerden :

 

-Eşhedü enlailahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu diye, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz Muhammed’in Allah’ın kulu ve gerçek resulu olduğuna şehadet etti.

 

         O gece Hz Resul Hakka vasıl olmuştur.O kadar ki; bölünüp yapışan iki elma gibi , iki yay birbirine yapışmıştır.Bu hali bizzat  Cenab-ı Peygamber Efendimiz ‘’O kadar yaklaştım ki , halkın mukadderatını yazan kalemlerin sesini duyuyordum.’’ Ve yine bir hadis-i şerifleri ile ; ‘ Beni gören Hakkı görmüş olur’ şeklinde anlatmışlardır.

 

        Yine tasavvuf ehline göre Allah-ü Teala sevgili Peygamberini iradeden muhabbete geçirdi, muhabbetten marifete ulaştırdı marifetten tevhide erdirdi tevhidden terfide vardırdı, tefridden sonra fenafillah halini verdi; ondan sonra da bekabillah makamına kavuşturdu. Bundan sonra izafe başladı ve şekli tarif edilmeyen bir gizlilik içinde mir’ac alemi oldu. Bundan sonra O’nun sıfatı Hakkın sıfatı zatı da Hakkın zatı olmuştu.Madde ile mana ayırt edilemez hale gelmişti.

 

         Bu mübarek yolculuğun Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya kadar olan kısmına İsra ; Mesicd-i Aksa’dan yedi kat göklere ve Sidret-ül Münteha’ya oradan da öteye gidilen kısmına Mir’ac denilmektedir.Mir’ac lugat manasıyla merdiven demektir.Cenab-ı Peygamber s.a.v   Efendimizin bu gece Cenab-ı Hakkın huzuruna yükselerek O’na mülaki olmasına alem olmuştur.Cenab-ı Peygamber Efendimizin mir’acı bir mucize-i kübradır.

 

          Mirac-ı Şerif’in bize en büyük hatırası beş vakit namazdır.Eda olundukta Cenab-ı Halık-ı Zülcelal elli vaktin ecrini ihsan edeceğini de va’d buyurmuşlardır. Namaz o gece farz kılındı. Her şeyin bir alameti vardır. Müslümanlığın alameti de namazdır.

 

        Mira’ac gecesi Rasulullah s.a.v Efendimize vasıtasız olarak doğrudan doğruya Bakara Suresi’nin hatimesi verilmiştir. Bu hatime Cenab-ı Hakla Resulu arasında sual ve cevaptır.

 

        Mir’ac , İslam’ın dini,tasavvufi,ulvi bütün hakayıkını ihtiva eden muazzam bir hadisedir. Bunun birde söze gelmeyen tarafı da vardır ki , o manevi bir zevke dayanır. Ancak onu tadan bilir, tatmayan ne bilir?Bu mübarek gece yüzü suyu hürmetine Cenab-ı Hakk’ın cümlemize o tadı ve zevki nasib eylemesini Mir’ac Kandilinin İslam ve bütün insanlık alemi için hayırlı feyizli olmasını canı gönülden içtenlikle dua ve niyaz ederiz.

 

(Hasan Hüdaverdi Burkay ks. Hz'nin Mev'iza-i Hasene 1-2 kitabı'ndan alıntıdır.)

bottom of page