top of page

Müceddid İmam-ı Rabbani (ks)

Silsile-i Saadatın yirmi dördüncü altın halkası olan Ahmed-ül Faruk (ks) Hz.Ömer (ra) ın yirmi sekizinci dereceden torunudur. Dedelerinin hepsi zamanlarının büyük bilginleri, Salih ve fazıl kimselerdi. Önce babasından, sora zamanın alimlerinden gerekli ilmi tahsil etmiştir. Sonra Şeyh Muhammed Baki Billah’ın manevi terbiyesine girmiştir. Ondan aldığı feyz ve bereketle, İslam ufkuna büyük genişlikler getiren eserlerini yazmıştır. Dünyaya teşrif buyurdukları Hindistan’ın Serhend şehrinde, altmış üç yaşında iken, irtihâl-i dâr-i beka ettiler. Kabr-i saadetleri doğdukları mahalde, el’an ziyaretgâhtır.

Yaşantısı

İkinci bin yılın yenileyicisi olarak “Müceddîd-i Din” ünvanını alan İmam-ı Rabbani Hz. bundan dört yüz sene evvel, her çeşit batıl itikadın yer bulduğu Hint Müslümanlarının içine dalıp manevi zulmetleri yırttı. Onları Kuran nuruyla aydınlattı.Toplumdaki sapıklıkların arttığı ve inkarcıların türediği bir devirde, insanları İslama davet ve ümmeti irşad görevi ile ömrünü tüketmiştir. İlme çalıştığı sırada, Cenab-ı Peygamber Efendimiz’i (sav) rüyada görmüş ve şu iltifatına mazhar olmuştur.

“ – Sen kelam ilminde müctehid olacaksın.”

İmam-ı Rabbani Hz. Nakşibendî tarikatının imamı olup; ermişlerin yardımcısı, kerametler sahibi, sonsuz rütbeleri kişiliğinde topayan bir din büyüğü ve hakikat ulusu olarak ün salmıştır. Tevazuda, mik’abına erilebilecek bir kimsenin bulunamıyacağı kadar alçakgönüllü idi. Alimlerin en fazılı olduğu halde, kendisini “bendeniz, köleniz” gibi sözlerle küçültür, tevazuun en güzel örneğini verirdi.

Üç ciltlik kıymetli “Mektubat” adlın eseri ile değer kazanmıştır. “Vahdet-i vücûd” üzerine derin beyanları, şâyân-ı takdirdir. Tefekkür ve metafizikî görüş ve vukufları çok değerlidir.

Hâce Muhammed Bahâüddin Hz. İmam-ı Rabbani hakkında şöyle der:

“ – O bir feyz bereketi ve irfan kaynağıdır. Onun manevî sofrasında toprağa bile nasip vardır.”

Kaddesallahu sırrahül aziz.

Rahmetullahi aleyh rahmeten vâsia.

bottom of page