top of page

TEVHİD ŞUURU

“… Malumaliniz; “Allah Tek’dir, tekleri sever.”

… üç yüz on üçlerden (313) olan Muhammed Nefhani Hazretlerine gittim. Üç – dört gün kaldık orada. … Bu mübarek zat çok güzel bir zattı. Bursa’ya da geldiydi, orada da görüştüydük. Şerafeddin Hazretleri’nin ruhaniyette yetiştirdiği kimse. Onun resmi de çekmecesindeydi, bize gösterdi.

 

Güzel çiftliği vardı, oraya gittik, koyunlarını seyrettik. Bir tarafta cami, bir tarafta medrese, bir tarafta tekke ne güzel hava. Şunu demek için konuyu açtım. Altı kişi oturuyorsa, altı tane çay geliyor.

Çaylar nasıl geliyor biliyor musun?

 

Beşi tepsinin bu tarafında, biri de bu tarafında Tek’i muhafaza etmek için, bu sünnete uymak için çaylar böyle gelirdi. Dört kişi ise, üçü bu tarafa, biri bu tarafa ne kadar titiz bir davranış efendim. Rabbim inşallah bunlar böyle konuşuldukça içimize nüksedecek, biz de en güzelini, en iyisini, en doğrusunu yapmaya gayret edeceğiz inşallah. Allah Tek dir, tekleri sever! Onun için otuz üç sübhanallah, otuz üç elhamdülillah. Onun için on bir ihlas-ı şerif, onun için üç ihlas-ı şerif…”


 

Bu gece, mü’min gönüller için sönmez ümit ve nur gecesi, değişmez sükûn ve huzur gecesi, tükenmez sevinç ve sürur gecesidir. Bu gece ruhlar dolup taşmakta, Hakk’ın rahmet dalgaları, beşeriyet kıyısını aşmaktadır. Çünkü bu gece Regaib Kandili’ dir.

 

         Bu geceler, kararmış kalplerin ağaracağı, kulların Allah u Teala’ ya (CC) yalvaracağı, lütuf ve ihsanın son hadde varacağı, rahmet ve mağfiret kapılarının kapanmamasıya açılacağı, iman safında bulunanlara irfan armağanlarının saçılacağı, ilâhî feyzin sağanak halinde yağacağı gecelerdir. İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri Hadis-i Erbain-i Nebevî tercümesinde işaret ettiğine göre “ Receb-i Şerif ayının ilk cumasına Leyle-i Regaib denilmesi meleklerin dilinden sadır olmuştur.” Çünkü bu gece sonsuz rahmet, tükenmez mağfiret, o tatlılıklar denizi, mutluluklar kaynağı, o enbiyalar serveri, ins ü cinnin peygamberi, kainatın mana esrarı, fazilet göğünün süheyli, aklın sevinci, ilmin tadı, ibadetin lezzeti, kulakların ahengi, gözlerin ışığı, gönlün gıdası, görünüşün nuru, ezel cennetinin gülü, yüzlerce bahanın solmaz çiçeği, Musa ülkesinin mimarı, gönüller mühendisi, aşıkların sevdası ruhların cilası, başların tacı, gönüllerin ilacı, Yusuf’un güzelliği onun güzelliğinden ancak bir zerre, Musa’nın asası, İsa’nın hayat bahşeden nefesi, onun mucizelerinin habercisi, Adem Aleyhissselamın ademiyeti onun feyzinden ibaret, güneşin parlaklığı, mehtabın büyülü güzelliği, O nur pınarı, Peygamberler serisinin altın zincirinin son halkası, nur silsilesinin sönmez ışığı, O, hilkatin gerçek manası, O, Allah’ın (CC) sevgilisi, O, bize bizden şefkatli, bize bizden merhametli olan, iki cihan güneşi peygamberler peygamberi, Peygamberimiz Efendimiz Cenab-ı Hakk’ın ilk defa Tecelli-i Ef’al, yani, ilahi fiillerinin tezahürüne ait nura müstağrak olmuş ve buna şükran olarak on iki rekat namaz kılmıştır, işte pek çok rağbete layık bu gecede bu namazı kılıp “ İlk Meyve” ismi altında neşrettiğimiz kitabın Regaib adabını da ifâ etmek suretiyle bu geceye gereken önem verilmiş, istenilen alınmış olur.

 

             Yaşayışımızı iki şekilde mütalaa ediyoruz; biri farkta diğeri ise gafilane. İşte bu iki şıkkı, Marifetname sahibi İbrahim Hakkı Hazretleri bize dört satır ile ne güzel ifade buyurmuştur:

 

“Alem ki tamam nusha-i hikmettir

 

Manasını fehmeyleyene cennettir.

 

Mahrum u şühud olanların çeşminde

 

Zindan-ı bela çah-ı gam u mihnettir.”

 

            Bütün dînî, islamî, tasavvufî rumuzun zübdesi olan Peygamberimize nasip olan bu tecelli; tasavvufta fenafillah kurbiyyetle Cenab-ı Hakk’ ta yok olmak mertebesidir. Buna vahdet’ül vücūd ve vahdet’üş şühūd dahi derler. Bu mertebe Allah’a (CC) vusul yolunun teayyünüdür. Regaib o yolu gösteren ve o yolu aydınlatan hacmi ufak, ışığı asumana sığmayan bir kandildir. Bu hakikati tebarüz ettiren şairin:

 

“Bir şulesi var ki çeşm-i canın

 

Fanusuna sığmaz asumanın”

 

Dediği budur.

 

            Bu mübarek ay ve bu mübarek Regaib Gecesi’ni ihya etmek istiyorsak, gönül evimizi rahmet ve mağfiret pınarında yıkamak murat ediyorsak, günah mı işlemişiz, tövbe edelim; yanlış yolda mıyız, hemen dönelim; namaz ve oruç gibi ibadetlerimizde kusur mu etmişiz, hemen kaza edelim. Nafile namaz ve oruçlara da gayret edelim. Gönül mü kırmışız, onaralım. Zirâ gönül mirâtı Rahman’dır. Üzerimizde haklar mı var, ödeyelim, helalleşelim. İçimizi ihitras mı kaplamış, sakınalım. Ruhumuzu kin mi bürümüş, unutalım. Allah’a (CC)  kulluğumuzu bihakkın yapamadığımızı idrak edip, daha güzel olmaya çalışalım. Hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekelim. Dünün hadiselerinden yarın için dersler alalım. Hakk’ın inayeti azımızı çoğa, eksiğimizi tamam kabul edecek kadar hadsizdir. Allah( CC) diyene Allah’ın (CC) cevabı redsizdir.

 

           Böyle mübarek gecelerin manevî havası içinde birbirimizi, milletimizi, memleketimizi daha çok sevelim. “ İnnemel mü’minune ihvetün” ayet-i celilesinin tezahürünü içten hissetmeye çalışıp, yek vücud olalım. Açları doyuralım, çıplakları donatalım, yoksulları koruyalım. Zarara, hasara uğrayanları düşünelim.

 

           Bir takım afetlerin zebūnu olmuş zavallı insanları, çocukları, hastaları, dulları, yetimleri hatırlayalım; az da olsa verelim. Hiç vermemek azdan da az. Atalarımızın dediğini hatırlayalım: “Damlaya damlaya göl olur, bakmaya bakmaya el olur.” “Ricalin himmeti dağları devirir.” “ Bir sakaldan kırk sakal olmaz ama kırk sakaldan bir sakal olur.” İşte o, yüce Peygamber-i Al-i şân’ ın gecesi olan, dolayısıyla bizim gecemiz olan bu gecede ve bu aylarda; ticaretin en karlı mevsimi, feyiz ve bereketin cūşa geldiği bu mübarek anlarda Allah u Teâlâ’ya (CC) imanımızı tazeleyelim, Resūl-i Al-i şân’ına ittibamızı kuvvetlendirelim. Her vesile ile sünnet-i seniyyelerine sıkıca sarılalım. O yüce Peygamber-i Al-i şân ‘ın istediği gibi olalım. Efendimiz (SAV) bir hadîs-i şeriflerinde saadetle buyururlar ki: “ Sünnetimi ihya eden beni sever. Beni seven de cennette benimle beraberdir.” Ne mutlu bizlere ve bütün ümmet-i Muhammed’e ki, ahlakın timsâli, insanlık âbidesi, fakir fukaranın hâmisi olan zâta ümmet olmuşuz. Allah u Teâlâ (CC) dünya ve ahrette şefaati ile bizleri me’cur kılsın. Amin.

 

             İşte böylece İslam Dininin ulviyeti içinde bulunmak zevkini yaşayanlar bu ayları ve bu mübarek geceleri ibâdet ve tâat ile geçirirler.

 

Regâib gecesi yüce Hüdâ’nın

 

İhsan kapıları açık bulunur

 

Cevabı alınır her bir nidanın

 

Göklerden cihana yağmaktadır nur.

 

sözleri ile bu gecenin ulviyyâtını ne güzel ifade etmişlerdir.

 

             Hulâsa bu mübarek Regaip Kandili Allah(CC) ve Resulullah’a (SAV) olan bağlarımızı kuvvetlendirme, sağlamlaştırma kandilidir. Bu mübarek gecenin, büyük milletimiz ve mukaddes yurdumuz için olduğu kadar; bütün Müslümanlık ve insanlık âlemi için de hayırlı ve uğurlu olmasını Cenâb-ı Hâlık-ı Zülcelâl’ den dilerim.

bottom of page