top of page

Bir Lütuftur Mirac

 

MİRAC KANDİLİ

Mübarek Mi'rac gecesinde vuku bulan Mi'rac, hem cismani hem ruhanidir. Ayet-i celile ve hadis-i şeriflere istinad ederek islam ulemasının ekserisine göre, Peygamberimizin bu Mi'racı , uyanık bir halde, ruh ve cesetle birlikte vaki olmuştur. Bunun bir delili olmak üzere, ruhani miraç, diğer peygamberan-ı izam efendilerimizin hemen hepsinde, hatta evliyaullah pek çok zata nasib olmuştur. Ama cismani olmamıştır. Cismani ve ruhani Mi'rac en büyük nimettir. Bu nimetlerin en büyüğüne eren Efendimiz, bu mi'racm da elbet en büyüğüne ve en güzeline ermelidir. Aksi halde diğerlerinden farkı kalmazdı.

Ehli tasavvufa göre, o gece başkaydı. O gece Peygamber-i Hûda, Arş'a ayak bastığı zaman pabuçlarını çıkarmak istediğinde:

 

-"Çıkarma ki Arş ve Kürsi ayaklarının altında şereflensin." ilahi fermanı işitince;

 

-"Ya Rab! Kardeşim Musa a.s.'a "Pabuçlarını çıkar, zira sen mukaddes vadidesin." demiştin" sözü üzerine,

 

-"Ya Ebel Kasım! Bana yaklaş. Sen benim katımda Musa gibi değilsin. Çünkü o kelimim, sen ise benim habibimsin. Vaktiyle o zatımı görmeyi arzulamıştı ve ben ona habibimden evvel göremezsin demiştim." karşılığını alan Resul-ü Zi'şan Efendimiz "Benimle senin aramızda olan perde kalkmıştır." kelamından sonra ilahi bir ilham ile:

 

-"Ettehiyyatü lillahi vesselavatü vettayibatü - yani mal ile, beden ile yapılan ibadetler Allah içindir."

 

Allah-ü Teala da:

 

- "Esselamü aleyke eyyühennebiyyü verahmetullahi ve berekatühü - her türlü afetten selam senin üzerine olsun ey nebi."

 

Fahr-i Kainat Ekmelüttahiyyat Efendimiz, ümmetini şevkatli bir anne gibi hatırlayarak:

 

-"Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin - evet selam üzerimize ve Allah'ın salih kulları üzerine olsun." diyerek ilahi nimetten ümmetine büyük bir pay daha ayırmış oldu. Daha sonra Cebrail a.s. bulunduğu yerden:

 

-"Eşhedü enlailahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resuluhü." diye Allah'tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed'in Allah'ın kulu ve gerçek resulü, olduğuna şahadet etti.

 

Mi'rac'ta Hak Teala, Peygamberimize büyük lütuflarda bulundu. Bu lütuflarm cümlesinde sevgili Peygamberimiz, ümmetinin af ve mağfireti için niyazda bulundu ve her seferinde bu nimeti sağladı. Yukarıda zikrettiğimiz selam hitab-ı âlisine "Yarabbi, selam bizim ve salih kullarının üzerine olsun." diye mukabele eylediği zaman:

 

-"Ya Muhammedi Ben aramızdan Cebrail'i dahi çıkardım. Sen bütün ümmetini sırrımıza ithal ediyorsun." hitabı geldi. O zaman Resulallah s.a.v. Efendimiz :

 

-" Ya Rabbi onların cesetleri benimle değil, fakat ruhları benimle beraberdir. Senin bu nimetinden onları nasıl mahrum kılarım?" buyurdu. Bu selam keyfiyeti tasavvuf ehline dereler gibi mürekkep akıtmış ve sonsuz tefsirler ve şerhler yazdırmıştır.

 

Resulallah s.a.v. Efendimizin getirdiği şahadeti büyüklerimiz şöyle tefsir eder.

 

-"Ya Rabbi Sen uluhiyyetinle teazzüz edersin. Ben de senin kulun olmakla tezellül ederim ve onunla iftihar ederim. Cenab-ı Hak'kın Ha bibine "Bana kul olmakla naz ediyorsun." kelamına Peygamber Efendimiz; "Nasıl naz etmeyeyim ki: bu izzete sana kul olmakla eriştim. Sen kulunu bir gece Mescid-i H a ram'da n Mescid-i Aksa'ya götüren Zat-ı Ecelli ve ala her türlü nakısalardan münezzehdir, diyerek bana kulluk şerefini bahşetmedin mi?"

 

- O gece Hazreti Resul, Hazreti Hak'ka vasıl olmuştur. O kadar ki; bölünüp yapışan iki elma gibi, iki yay birbirine yapışmıştır. Bu hali bizzat Cenab-ı Peygamber Efendimiz "O kadar yaklaştım ki, halkın mukadderatını yazan kalemin sesini duyuyordum" ve yine bir hadis-i şerifleri ile "Beni gören hakkı görmüş olur" şeklinde anlatmışlardır. Yine tasavvuf ehline göre Allah-ü Teala, sevgili Peygamberlerini, iradeden Muhabbete geçirdi; Muhabbetten, Marifete ulaştırdı; Marifetten Tevhide erdirdi; Tevhid'den Tefride vardırdı; Tefridden sona Fenafillah halini verdi; ondan sonra da Bekabillah makamına kavuşturdu. Bundan sonra izafe başladı ve şekli tarif edilemeyen bir gizlilik içinde Mi'rac alemi oldu. Bundan sonra O'nun sıfatı Hak'kın sıfatı, zatı da Hak'kın zatı olmuştu.

(Hasan Hüdaverdi Burkay ks Hz'nin Mev'i-za-i Hasene 1-2 Kitabı'ndan alıntıdır.)

bottom of page