ABAD OLAYIM DERSEN KEVSERİ ARA
Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz ile 1400 sene önce bildirilmiş olan bir buluşma yerimiz var. Hz Muhammed’in vaat ettiği ki bu buluşma yeri Kevser havuzudur. Kâinatın Efendisi (sav)"Ben ahirete sizden önce gideceğim ve sizin için hazırlık yapacağım sizin Allah yolundaki hizmetlerinize şahitlik edeceğim. Buluşma yerimiz Kevser havuzunun yanıdır. Ben şu bulunduğum yerden Kevser havuzunu görmekteyim. Ben sizin Allah'a şirk koşmanızdan korkmuyorum? Ama dünya hırsıyla birbirinizle didişip çekişmenizden korkuyorum. (Buhari, megazin 17; Müslim, Fezail 31) buyurmuştur.
Kevser, Hz Muhammed’e verilmiş hem bir şan ve şeref, hem de dünyevi ve uhrevi nimetleri kapsayan bir lütuftur. Bu büyük lütfu Hz.Allah (cc) Peygamberimiz talep etmeden O’na vermiştir. Kevser suresinde:
Muhakkak Biz, sana Kevseri' i verdik.
Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!
Doğrusu sana kin besleyendir soyu kesik olan!(Kevser Suresi 1-2-3) buyrulmaktadır.
Surenin nüzul sebebi çok üzücü bir olaydır. Peygamber Efendimiz’ in (sav.) küçük yaşta erkek çocukları vefat etmişti. O günün Arap toplumunda erkek çocuk ile soyun devam ettiğine, inanan müşrikler Peygamber Efendimizi ebter (soyu kesik adı unutulacak) diye vasfetmeye kalkmışlardı.
Hak Teâlâ, müşriklere sayıca fazla oğullar servetler bahşetmişti. Ancak sade o devrin insanında değil her insanda var olan heva tehlikesi müşrikleri esir almıştı. Onlar bu nimetleri kimin bahşettiğini unutmuş, ben elde ettim ve bende ebediyete kadar kalacak zannına kapılmışlardı. Kevser suresinde bu şımarık zihniyetin akıbet bilgisi var. Asıl ebter olanın kendileri olduğunun açık beyanı var.
Onların ne iddia ettikleri inançları, ne isimleri, ne soyları, ne uydurdukları ideoloji, ne de zulüm düzenleri kıyamete kadar ayakta kalamayacak, devam etmeyecek. Hz Peygamber’e kin beslemelerinden ötürü ebter kalacaklar. Üzerinden kaç asır geçerse geçsin Hz Peygamber’e kin beslemenin sonu ebterlik olacaktır, oluyor da. Zira her şey aslına rücu eder.
KEVSER NEDİR?
Özel bir lütuf ve ihsanın adıdır Kevser. Öyle derinliği olan bir nimet ki, hem dünya hayırları hem de ahiret hayırları onda mündemiçtir.
Kevser, lügatte bereket, pek çok hayır, hikmet, ilim, marifetullah, islam, tevhid, ilm-i ledünni, cennette bir nehir, kıyamete kadar gelecek al, ashab, etba ve onların iyilikleri hayırları olarak tarif edilmiştir. Bereket ve hayır manalarının dışında Allah’ın dilediği kuluna verdiği ilm-i ledünni ,marifetullah ve hikmet kula ferasetli bir bakışı lutfeder. Bu ilimler insanın ne yaptığını ve ne yapacağını bilen bir kıvama gelmesine vesiledir. Kevser nimetinin diğer bir alt manasında Peygamberimizden (sav.) sonra kıyamete kadar onun dinini yaşatacak, ihya edecek çok hayırlı insanları Cenab-ı Hakk’ın insanlığa lütfedeceğini de görüyoruz.
Elmalılı Hamdi Yazır, tefsirinde Kevseri izah ederken şu notları aktarıyor:
Yaygın olan mânâ, Kevser, cennette bir nehirin özel ismi olmasıdır. Zira bu mânâ Hz. Peygamber'den sahih olarak rivayet edilmiştir. "Kevser, Rabbimin cennette bana verdiği bir nehir." Bazı rivayetlerde bir havuzdur ki, çok hayır (hayr-ı kesir) ondadır.
Kevser, İkrime'den rivayet edildiği üzere peygamberliğin şerefidir. Zira peygamberlik, iki cihanın hayırlarını hem dünya, hem din saadetini gerektiren genel başkanlığı içeren ve bundan dolayı başlangıç itibarıyla rahmanî lütuf, hem de sonuç itibarıyla rahimî lütfu içine alan hayr-ı kesir (çok hayır)dir.
Kevser, ümmetin âlimleridir. Alimler vahy kaynağından feyz alarak Resulullah'ın zikrini yaşatmak, dininin eserlerini, şeriat ve ahlâkının bilgilerini yaymak için ümmete hayır ve fazilet öğretmek itibarıyla cennette rıdvan kaynağından akan Kevser nehrine benzerler."
Bugün hala eserleri ve açtıkları yollar ile insanların hidayetine vesile olan Şah-ı Nakşibend Muhammed Bahaüddin’den (ks.), Mevlana’dan, Yunus Emre’den, Gazali’den, İmam Ebu Hanefi’den bahsediyor isek bu, onların yaşama ve yaşatma idealinin bir sonucudur. Dinin bir disiplin halinde ve ümmet duyarlılığı içinde yaşanabilmesi, dinin ab-ı hayat kaynağı olarak toplumları ihya ve inşa edebilmesi Hz Peygamberin (sav.) neslinin ve derdinin devam ettiğinin kanıtıdır.
Kevser, tabilerinin ve toplumunun, ümmetinin çokluğudur. Allah Teâlâ ona o kadar çok hayırlı Ashab ve ümmet ihsan buyurmuştur ki Vakıa Sûresi'nde geçtiği üzere cennet ehlinin yarısından fazlası onun ümmetinden olacağı sahih hadislerle vaat olunmuş ve müjdelenmiştir.
KEVSERİN ZIDDI; MUHAKKAK EBTER
Ebter ölümünden sonra adı hatırlanıp anılacak hayrı ve ihsanı kalmayan kişi; soyunu devam ettirecek oğlu kalmayan insandır. Ebter, eksiktir; tamamlanamamıştır.
İnsanların tevhidden uzaklaşarak ortaya koydukları eserler, ebterliğin yıkıcı iradesi elinde inşa edilen medeniyetler, kayalar üzerine kazınsa da onların eserlerinin kıymeti Allah yanında su üstüne yazı yazmak mesabesindedir. Ebediyete uzanan manayı bulamamıştır. Yani ebterdir. Gayeyi yakalayamamıştır. Allah’ın değer vermeyeceği işlerdir.
Allah kullarını hidayete sevk edenleri, sıratı müstakimi yol edinenleri, adaletin tesisi toplumun maddi manevi seviyesinin yükselmesi için çalışanları katından lütfedeceği Kevser misali nimetlere kavuşturmayı vaat eder. Allah’ın yanındaki ebedi nimetlerden başka hangi nimet insanı tatmin edecek güce ve doyuma sahiptir ki?
Kevser’ den nasip alamayanlar da var. Ebû Hureyre (ra) anlatıyor; Resulullah (a.s.m) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde ashabımdan bir cemaat yanıma gelmek isteyecek, fakat havuzumdan uzak tutulacaklar. 'Ey Rabbim! Bunlar benim ashabım!' diyeceğim. Şöyle buyuracak: 'Onların senden sonra (dinde) neler icat ettiklerini bilmiyorsun. Onlar gerisin geri dinden döndüler."(Buharî, Rikak,53;) Peygamber Efendimizi (sav.) tanımamak O’nun mücadelesini, nasıl bir hayat yaşadığını bilmemek, O’nu sevememek ve emirlerini nasihatlerini öğrenmemek dünyada da ahirette de büyük bir mahrumiyettir. Dini Allah’ın peygamberin verdiği gibi anlayın ve yaşayın dediği halde bunu kabul edememişliğin verdiği mahrumiyet...
Yine Peygamberi önder edinememek, hevası doğrultusunda yaşayan, yaşadığı gibi inanmaya başlayan kimselerin ebediyet yolculuklarını cennet yolundan sarpa uğratır. Kesrete dalmaya Kevser’i unutmaya sebep olur. Böyle bir anlayışla çizilen ebediyet haritasının sonucu hüsrana çıkar. Az bir dünya faydalanması ve ölümden sonra hatırlanmayacak hayatlar.
Ahirette Peygamber'e yakınlık, O'nun derdiyle dertlenebilmeyi, kendi eksenin çıkıp ümmet planında meselelere yakınlık sağlamayı gerektirir. Dini hassasiyetlere sahip, Müslüman şahsiyetini oturtmuş bir insan, çabalarıyla dünyada da ahirette de peygamberinin ehli olur. Ebediyet yolculuğunun son durağını Kevser kılar.
Ne mutlu En Sevgili ile Kevser’i başında buluşabilenlere! Ve ne yazık ömürlerini ebter bir çaba ile tamamlayıp göçenlere!