top of page

Dinle bak Efendimiz (sav.) ne diyor: “Kim bir kavme benzerse, onlardandır.”

(Ebu Davud, Libas, 4031)

Hani diyorsun ya yılbaşı kutlamanın ne sakıncası olabilir ki?Alt tarafı aile buluşması yapıp hediye veriyoruz birbirimize!İsa (as ) da bir peygamber ne de olsa, ne olmuş ki doğum gününü kutluyorsak? Hem çam ağacının altına hediye koysak ne olur, nesi yanlış bunun anlamıyorum! Ne kadar da abartılıyor bu yılbaşı mevzusu böyle!!! Biz de müslümanız elhamdülillah, hem kalbimiz temiz bizim. Ne yani aşırıcı! değiliz diye dinden mi çıkmış oluyoruz? 

Birilerinin iç sesini dışarı vurarak söze başlamaktı niyetim.Muhatabım ise ne ordan ne burdancılar yani ortada kalmışlar.Vicdanı yılbaşı kutlamanın yanlışlığını bilen ancak buna iyi niyet kılıfı arayanlar. Hedefim sensin. 

Mümin gerçekçi olmalı. Delili olmalı, bir sabitesi olmalı.Düşünün ki bir gemi nasıl bir noktada sabit kalmak için demir atıyor, çapa ile kendisini sabitliyor aynen bunun gibi müminin de sabiteleri olmalı. Dayanağı, tutunacağı dalı, yapışacağı kaideleri olmalı: Allah’ın kelamı Kur’an ve Resulü’nün hadisleri! Bu iki sabite müminin saflığını, imanının kalitesini koruyan mükemmel kalkanları ve akıl danışılacak en noksansız kaynaklarıdır.

Niyetin amelinde gizli

Niyetimizi hangi bahanenin ardına gizlersek gizleyelim hakikat değişmeyecektir. Bizler müslümanlar olarak yılbaşı kutladığımızda hristiyanların adetlerini aynen taklid etmiş ve onlarla benzeşmeye başlamış oluyoruz. Bu da imani açıdan ve ahiret akıbetimiz açısından kendi peygamberimizin ikazı ile bizi karşı karşıya getiriyor: ’”Kim bir kavme benzerse onlardandır.” Gayet net ve açık! Yani müslümanlardan değildir yani İslam dairesinin dışında kalmıştır. Eyvah ki eyvah!!!

Oysa bir dönüp baksak… Yılbaşını kimler kutluyor,paskalyayı kimler kutluyor, noel baba hangi inancın sembolü? Biliyoruz ki her inancın bir takım sembolleri vardır ve bu semboller  toplumların dinleri hakkında bir temsil sağlar. O zaman süslenmiş bir çam ağacının bizim evimizde ne işi var?

Balık baştan kokar…

Üstelik bu durum şahsımızı ilgilendiren tek bir günah olarak değil bizlere emanet olan çocuklarımıza da aktardığımız için ayrıca bir tehdide dönüşüyor. Neden mi? “İslâm’da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayırılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz.” (Müslim, Zekât 69. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 64) İşte bu kutlamalarla çocuklarımızı cami ile kilise arasında bıraktığımız yetmezmiş gibi büyüdüklerinde biz yılbaşı kutlardık hatıraları ile taklit işini tahkike götürmelerine sebep olma riskini de alıyoruz. Unutmayalım ki bozulma da tamirat da üç nesil alacak bir sonuçtur. Bizden iki nesil sonra tevhidi, şehadeti bilmeyen,Kur’an okuyamayan, namaz kılamayan bir nesil ortaya çıktığında bunda hiç mi payımız olmayacaktır sizce?

Şüphesiz, yılbaşı kutlama adetini çıkaranlar, buna dair bir çığır açanlar bu iş devam ettikçe bundan bir günah payı alacaklardır.

Neresinden tutsak elimizde kalıyor…

Noel kutlamalarının kökenine baktığımızda pagan adetleriyle de karşılaşırız ki bu, şirk kokan bir takım işlere bulaşıyoruzdemektir. Çam ağacı süslerindeki sembollerin babillere kadar uzandığını biliyor muyuz mesela? Sırf hediye almak, birlikte yemek yemek noktasında kalsa bile yılbaşı kutlamak hristiyanlara benzemekse, ağaç süsleyip ne idiğini bilmediğimiz bir takım nesneleri evimizin baş köşesine koymak da müşriklere benzemektir! Bu öykünme insanın imanına zarar verir.

Bunu neden kutluyoruz, niçin kutluyoruz sorularını sormadan nasıl kutlayalıma geçtiğimiz için toplum olarak  bu çılgınlığa sürüklendik. Şöyle bir dışarı bakın, pencere kenarlarında noel baba figürleri, evlerde yanıp sönen süslü çam ağaçları görüyoruz. Geldiğimiz nokta yolunu kaybetmiş kitlelerin bilinç kaybı ve hatta bir cinnet halidir. Eğlence perdesi çekerek haram edilmiş işlere müsade arama çabası ancak bilinç devre dışı kalıp akıl başı ter ettiğinde zuhur edecek bir durumdur. Bu haleti ruhiye içinden çıkmak mecburiyetindeyiz!

Sen hele bir “lā” de…

İşe bireysel planda bu tür davetlere “Hayır!” demekle başlayacağız: Ben yılbaşı kutlamıyorum! Çünkü bir kavme benzeyen onlardandır hadisini öğrendim. Sizinle başka bir günde görüşebiliriz. Evvela “Lā” diyeceğiz sonra “illallah” diyecek kalbimiz, Allah'tan başka ilah yoktur!!! Ne buyuruyordu Efendimiz (sav.): “Kim akşam olunca (samimiyetle); «Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, nebî olarak Muhammed’den (s.a.v.) râzı oldum.» derse, Allah Teâlâ Hazretleri’nin o kulunu râzı etmesi, üzerine bir hak olur.” (Tirmizî, Deavât, 13/3389)] 

O halde yönümüzü çok geç olmadan Allah’a çevirelim.Dinimizden razı olalım. Evlerimizde kendi dini değerlerimizi bir bayram havası içinde kutlayalım. Kandiller, Ramazan-ı Şerif ve kendi bayramlarımız bizim iple çektiğimiz ve çocuklara sevdirmek için çaba gösterdiğimiz tarihler olsun.Kimsenin kutlama gününü transfer etmeye lüzum yoktur. Biz son dinin, en ekmel dininin inananlarıyız. Taklidle uğraşırken tahkiki ıskalıyoruz. Bu hal üzerimizde öyle sakil duruyor kisadece muteberliğimizi eksiltiyor. Biz dinimizi yaşıyor olsak en ilgi çeken, en takdir edilen, en özenilen bir insan ve aile oluruz. Kıymeti işin acilinde değil ahirinde arayalım ki yarın mahşerde arafta kalanlardan mahcup olanlardan olmayalım.

NEYİ KUTLUYORUZ?

image0 (1).png
bottom of page