top of page

Şeyma Doğan / Şubat 2018

Ne O Nispet Yapar Gibi!

Gibi mi?

Çok rica edeceğim ben bu kadar check in’i, durum bildirilerini, fotoğraf paylaşımlarını neden yapıyorum acaba? Havam olsun, bakın ben nerelerde yemek yiyorum, nerelerde adını söyleyemediğim kahveler içiyorum, nerelerden giyiniyorum. İyice bakın! Bakın, bakın!!! Baktınız mı?

Evde tarhana çorbası içen ben değilim çünkü.

Her daim mutlu her daim mükemmel! O, benim işte!!! Photopshoplu fotoğraflar, marka kıyafetler, gözlükler… Olay bu. Photoshoplu fotoğraflarda favorim bu arada. Biz hiç anlamadık zaten.

Neredeyse her sosyal medya uygulamasına durum özelliği ve canlı yayın geldi dikkat ettiniz mi? Yani diyorlar ki ‘Haftada paylaştığın 2-3 fotoğraf yetmiyor sevgili kullanıcı. Her anını paylaş! Her zaman çevrimiçi ol! Ayrılma bu civardan. Bak bakalım kim neler yiyor, kim kimlerle takılıyor. Sürekli türeyen furya hesapları takip et ya da onlardan biri ol.’ Mesela -eğer farkında değilseniz ben sizi güncellemiş olayım- şu an popüler hesaplar;  yediğini içtiğini sürekli paylaşan sağlık yaşam ve diyet hesaplarıyla ekmeği bile simli kurdeleye sarıp servis eden pembik gelin hesapları. Kendinizi koruyun aman diyeyim.

Yeni moda “Nispetizm” Peki, neden?

Kullanıcılardan sosyal medyada yepyeni bir dünya oluşturmaları isteniyor veya bekleniyor. Bu dünya oluştuktan sonra kullanıcı gerçeklik perdesini kaldırıyor zamanla. Kendini ispatlamaya ve ben de varım deyip dikkat çekmeye çalışarak, gerçek dünyasını değiştirip çok daha iyiymiş gibi gösterme çabasına giriyor. İşte bu yüzden de eliyle inşa ettiği sanal dünyadan ayrılamıyor ya. Her beş dakikada bir telefon elinde. Akış değişsin, yenileri gelsin… Baksın, baksın, baksın...

Bu gerçeklikte bir lüks var ama bildiğimizden değil. Lüks algısı değişti çünkü. Lüks artık telefon modeli, o telefonda ki uygulamalar, o uygulamalardaki takipçi sayısı, o takipçilerle paylaşılan şeyler. Hiç fark etmez ama ben sahibi başörtülü olan bir profilde gördüğüm şeylerden örnek vereceğim. Tüm resimlerde masada, arka fonda bir marka görüyoruz. Gözlükte, kıyafetlerde… Mekânlardaki lüksü rahatlıkla ama çokta göze batmayacak şekilde ayarlayabilmiş tüm fotoğraflarda. Bakın bunu Stanley Kubrick yapamaz.

Mahremiyet Kavramının Evrimi

Mahremiyet kavramı bireyden bireye hatta ülkeden ülkeye değişen bir unsur iken günümüz sosyal medyasında herkes için aynı olmaya başladı. Kimse için ayıp yok, her şey ama her şey her an paylaşılabilir. Takipçi sayısı sadece bir sayı değil artık. Onların gerçekten birer insan olduğu ise idrak edilemez oldu. Normalde başörtülü olduğunu bildiğim kişiler ‘durumlarına’ örtüsüz resimlerini koyuyorlar mesela. Tüm listedeki kişilerin bayan olduğunu varsayalım. Bunlardan sadece bir tanesinin eşinin, babasının, erkek kardeşinin açıp bakma olasılığı yok mu yani?

Sınırları ve derinliği olmayan bir dünya için bu düşüncenin yüz bulması korkunç iken, Müslümanlar arasında (özelliklerde hanımlarda) yaygınlaşması dehşete düşürüyor insanı.

Uçsuz bucaksız sofraları, süslenip süslenip paylaşırken ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’ diyen bir Peygambere nasıl layıkıyla ümmet olacağız peki? Tüm o moda dergilerini takip edip, aldığımız şeyleri kadrajlayarak paylaşırken nasıl ‘Bir hırka, bir lokma’ düsturundayız diyeceğiz? En pahalı mekânlarda, otellerde delice paralar harcarken, zordaki Müslüman kardeşlerimiz için kopyala yapıştır ile paylaştığımız bir gönderi ile mi üstümüze düşeni yapmış olacağız? İyi düşünmek lazım… Check in vakti geldi de geçiyor; hayat bu, sabit durmuyor ki akıp gidiyor.

bottom of page