Bahar Konur / Mart 2018
Dirilişin Kodları
Ölüm nedir? Tabiattaki canlı ve cansızlar için ölüm farklı mıdır gerçekten? Konuşabilen insan için ve susan diğer her şey için... Fert ve toplum açısından diri olmak aynı şeyler midir?
Alamet- i farikası nedir ölümün ve diriliğin?
Tabiatın ilkbahara hazırlandığı şu günlerde dirilişin işaretlerini görüyoruz. Havanın kokusu değişti farkettiyseniz. Bazı öncü bitkiler çiçek bile açtı, bazı yerler hala karlı kaplıyken üstelik. Rüzgâr sert esiyor, kalın giyinmek zorunda kalıyoruz. Bazen gün içinde birkaç mevsim geçişi bile yaşıyoruz. Ama hepimiz zahiren kışı görsek de baharın gelmekte olduğunu biliyoruz. Tabiatın dirileceğini, bunun bir zaman, sebep ve denge ile gerçekleştiğini insanlığın ortak tecrübesiyle biliyoruz. Bilim olmazdan evvel de böyleydi hala böyle. Kuru dallara hayat yürüyecek ve bir sabah dirilişin nefes kesen görüntüsüyle uyanacağız. Toprağın altında Hayy tecellisi bekleyen milyarlarca canlı var. Sabırla ve tevekkülle yarına hazırlanıyorlar. Neye hazırlandıklarını bile bilmeden belki, sırf varlıklarındaki sanat ve hakikati göstermenin saklı coşkusunu yaşıyorlar. Ortaya çıkacak tablodan haberdar değillerse bile, onlar ölüm uykusundan uyanırken o şahane manzarayı şuur sahibi insanoğlu müşahede edecek ve hamd ve tesbih ile Yaradan’ı zikredecek. Vazife tamam olacak işte o zaman.
Şu yaşlı dünya kaç kış kaç bahar gördü kim bilir? Defalarca ölüm sessizliğine gömülürken yeryüzü, ne kadar uzun sürdü kim bilir baharın gelişi birileri için. Ama yine de sünnetullah aksamadı, tam ve zamanında geldi baharın müjdeleri sabredenler için.
İnsan tek başına dürülmüş bükülmüş bir âlem demişler. Kilometrelerce damar, milyarlarca hücre, saniyede yüzlerce işlem gerçekleştirebilen organlar... Muazzam bir kâinat adeta kendi içinde. Peki, bu mükemmel sanat toprak için olabilir mi sadece? Ama öyle, ölünce kıymet biçilemeyen bu varlığı toprağa gömmüyor muyuz? Demek ki onda daha önemli bir şey var, ki o yoksa devre dışı kalıyor vücut; değersizleşiveriyor. Ruhu, manası olunca et yığını olmaktan çıkıyor demek ki; diriliyor. Kur’an-ı Kerim’deki insanın yaradılış ayetlerini okuyun alt alta koyarak. Kendi dirilişinizi adım adım izleyin ayetlerin aynasından. Emin olun o vecde, o heyecana nutkunuz tutulacaktır. Hele bir de ruhumdan üfledim deyince Rabb’imiz...
Karanlık artarken…
Toplum, aile, devlet, millet hep insan unsurunun neticesidir. Fert fert ördüğümüz bir dokudur adeta; hepsi birleşir ve insanlık ailesini oluşturur. Ne yazık ki yeryüzü hanemiz, son iki yüzyıldır çok kavga ve yıkımlar gördü. Mazlumlar artarken, kan ve gözyaşı katık yapıldı. Ama unutmayalım ki toplumların da kışı ve baharı var. Yakından ve tecessüsle bakınca görebiliriz bunu.
Nasıl ki, tabiat için ön işaretler varsa sosyal ortamların da kendince diriliş işaretleri var. En önemlisi yeniden var olacağınıza, kıştan sonra baharın gelmesi gibi bir sünnetullah olduğuna iman etmektir. Bu içinde yaşadığımız dünyanın olması gerektiği gibi olmadığına eleştirel bakabilmek demektir bir yönüyle. Rahatsız olmak, dertlenmek, dualarınızda verdiğiniz yer ve fiilen ne yapabileceğinizin arayışı içinde olmaktır.
Bu yüreği taşıyan insanlar birbirinden habersiz farklı yerlerde yaşasalar da bir sinerjiye sahiptirler. Allah (cc) mutlaka böylelerini birbirinden habersiz bırakmayacaktır ki bir artı bir değil de onbir olduklarını hissedebilsinler.
Gündemimizin çok hızlı değiştiğini, sosyal olayların birileri tarafından ön görülemeyecek şekilde cereyan ettiğini görüyoruz. Güçü ve parayı ellerinde tutanların etkisiz kalması dengelerin değişmekte olduğunu gösteriyor. Etkisi azalan propagandalar ve söylemleri ayrıca yeni arayışları da dirilişin hanesine yazabiliriz. Birçok insaf sahibi bilim adamı artık düşünebilen son nesil olduğumuzu, dünyayı üst aklın felakete sürüklediğini söylüyor.
Baskı ve zulümler son kertesine varırken belli ki yapabilecekleri bu kadar. Adaletsizlik ve açgözlülük hiç bu kadar aleni olmamıştı. Bu kendini kaybetmiş saldırganlıklar aklın ve izanın yok oluşudur. Müslümanlar için artık farkını ortaya koyma vaktidir. Çünkü zıtlık ne kadar ayan olursa fark o kadar iyi anlaşılır.
Özgüven ve kimlik farkındalığı en önemli toplumsal motivasyonlardır ki şu an sadece heyecan olarak görünür olsalar da zamanla sorgulamalar artacaktır. Bilgi her zaman en önemli güç olma özelliğini korur. Kitleleri ahmaklaştıran her türlü politika, ideoloji, akım ve trendlerin panzehiri İslam olduğu için asli kaynaklara dönüş pek çok şeyi çok kısa sürede değiştirecektir.
Müslüman nüfusun artışı ve kemali şaşırtıcı bir şekilde mucizedir. Çünkü neslin devamı ve temizliği ile ümmet taze insanlık kaynağıdır. Çocuklar ve gençlerimiz ile geleceği kurabiliriz. Onları gerçekleştirmek istediklerimiz için tevhid ekseninde kökten yetiştirme fırsatımız elimizdedir.
Aleyhimize görünen hadiseler için asr-ı saadetten pek çok misal var ki; mesele zorluklar içindeki fırsatları fark edebilmek, sorunları gözümüzde büyütmeden, aşa aşa güçlenmenin yollarını aramamız gerekiyor.
Bu yolda tutunacağımız ümit ise belli: La tahzen…(hüzünlenme)