top of page

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIN ADIYLA

“Allahümme bârik lenâ fî recebe ve şa’ban ve beliğnâ ramazan.”

“Ya Rabbi bize Recep ve Şaban ayını mübarek kıl, bizleri Ramazan ayına eriştir.”

 

Yeni bir ayda yine sizlerle birlikteyiz sevgili Kalbesimyaile okuyucuları.

Yeni bir ay, yeni bir başlangıç, yeni yepyeni bir dirilişin kapısındayız hep birlikte. Kâinat hepimizi öldükten sonra dirilişe inanmaya davet edercesine hayat buluyor baharın kapısında durduğumuz şu günlerde. Kuru dallara renk, kara toprağa su yürüyor. Zahiri âlem böylesine canlanırken ilahi bir kutlu tevafuk olarak batınî âlemlerimizin de hayat bulacağı üç ayları beraberinde getiriyor takvimler. Bizler de istedik ki bu canlanışa ve dirilişe ortak olalım. Ve bu emsalsiz mucizeyi ötelere taşıyalım.

Kökleri bu âleme, dalları ebedi âleme salınacak hakikatlerin peşine düştük. İstedik ki iki kapılı bu hanın ardındaki âleme şahitlik edelim, zamanımızı, enerjimizi, varımızı yoğumuzu o âleme göre ayarlamanın yollarını bulalım. Bir güzel uyanışla uyanıp, gerçek hayata dirilelim.

Önce ölümün ve diri olmanın alamet-i farikasını aradık. Kur’an-ı Kerim’deki yaratılışı anlatan ayetlerle izler sürdük ve  “ruhumdan üfledim” kelamı düşünce gönüllerimize  “DİRİLİŞİN KODLARI”nı bulduk. Geçici bir hayatın içinde kalıcı olanın peşindeyken arttığını gördük karanlıkların… Bir çıkış ararken karanlığın kucağından La Tahzen’e tutunduk.

***

Yollar aradık sonra yolculuğumuzu bekâya vardırmak için. Yol uzun… Yol çetin… Tehlikelerden sadece uyanık olanlar emin… Bizden önce yola revan olanların misallerinde aradık sırrı. Musa (as.) ile Hızır (as.)‘ın yolcuğu düştü payımıza.  Hızır’dan talim ettik de diriliş derslerini, anladık ki “SONSUZLUK İKİ DENİZİN BİRLEŞTİĞİ NOKTADA” yani mürşid-i kâmil kapısında…

***

Ölümsüzlüğün hesabını yaparken fark ettik ki en büyük eksiğimiz ahiret yurduna olan inancımızda.  Hayatın normal akışında iman ettiğimiz kaideleri bizzat hayatın dışında bırakarak varamazdık kutlu bir sona. Hesabı şaşmamak ve haddi aşmamak için ölçü şarttı. Allah ile birlikteliğimiz ahireti umduğumuz kadardı ve bunun için de kalplerimizin “AHİRET BİLİNCİYLE DİRİLME(K)” ye ihtiyacı vardı. Ancak o zaman bu hayat bir son değil bir başlangıç olacaktı.

***

Sonra gördük ki bir şâdânlık istiyoruz kulluğumuzun hakkını veremesek de. Bir umut, bir müjde, bir sevinç…  Kuluz diyoruz, aciz ve güçsüzüz. Ömür sermayelerimizi geçici bir hayat uğruna bozuk para gibi harcarken ebedi pişmanlığa düşmeyelim diye ilahi müjdelere kulak kesildik. Ve Cenab-ı Hakk’ın Habib-i Edibi’ne hitaben verdiği müjdeye muhatap kılındığımızı gördük bir kez daha O’nun sevgili ümmeti olarak: “Muhakkak Biz, sana Kevseri' i verdik!”

Acziyetimizin karanlıklarında bocalarken biz Peygamber-i Zişan da asırlar ötesinden “ABAD OLAYIM DERSEN KEVSERİ ARA” dercesine,  “Buluşma yerimiz Kevser havuzunun yanıdır.” Buyurdu da bir tatlı neş’eye gark oldu gönüllerimiz vuslat umuduyla.

***

Ebediyyen dirilmenin peşine düşmüş kullar olarak içinde yaşadığımız çağı da anlamlandırmaya çalıştık öte yandan. Siyahla beyaz kadar zıt anlayışların kıskacında “ÜNLÜLER ÇAĞI”nın sakinleri olarak bilinçaltımıza empoze edilen geçici şöhretlere inat biz kalıcı ve sonsuz olanın talipleriyiz dedik.

***

Her doğan gün yeni bir fırsattır ya zararı kara çevirmeye. Ömür hesabımız şaşmadan bütün fırsatları değerlendirmeye cehdimiz olmalı dedik mü’minler olarak. Kutlu bir başlangıçla başlayalım istedik yeniden. Baharla birlikte dirilsin kalplerimiz, yeşersin gönül hanemiz dedik vardık Hüdaverdi Hazretlerinin kapısına. Ve gelecek küçücük bir ikaza bile razıyken biz, Efendi Hazretlerinin kaleminden “ÜÇ AYLAR”la müjdelendik.

 

Hülasa bizler gelen baharı Hızır bildik. Kuru dallarda açan rengarenk çiçekler gibi bin bir renge boyandık hakikat fırçasıyla. Şuurla, azimle, aşkla ve şevkle nereden gelip nereye gittiğimizin bilincine varalım istedik.

Temennimiz o ki sizler de bizlerle birlikte uyanın bu bahara.

bottom of page